Özgürlük Kavgası
- 15 Şubat 2008 Cuma
- Bu yazı 16244 kez okundu
Tarihi gelişim sürecini inceleme şansınız olmuşsa ve kulaktan dolma bilgiler ötesinde okuyarak birşeyleri öğrenmek için farklı yolculuklara bir çok değişik kitap arasında yola çıktıysanız mutlaka bu gelişim sürecini ve geldiğimiz noktayı belirli entelektüel bir elekten geçirebilmişsiniz demektir.
Bugün size sitemizin yazarları hakkında kısaca bilgi vererek başlamak istiyorum yazdıklarıma. Sitemizde şuan köşe yazarı olarak farklı düşüncelerden 4 tane yazar yazılar yazıyorlar. Bunların yazılarını veya en azından yazdıkları yazıların başlıklarını gözden geçirmiş iseniz düşüncelerinin ve savunduklarının aslında birlerinden ayrı noktalarda duran bir mozaikten oluştuğunu görebilirsiniz!
Bizler bunu bu web sitesi altında gerçekletirdik. İnsanlara farklı pencerelerden gördüklerimizi farklı üsluplarla anlattık ve anlatmaya da devam ediyoruz. Biz gerçekten özgürlüklerden yanayız. Farklı dil, din, ırk, inanış, cinsel kimlik gibi konularda saplantılarımız yok ve bu bağlamda herkesin konuşabilme ve elbetteki yaşabilme özgürlüklerini savunuyoruz.
Amacımız bildiğimiz, gördüğümüz doğruları ifade edebilmek ve gözünüzün kenarından kaçan bir ayrıntıyı görmenizde aracı olabilmek amacıyla buradayız.
Mesela farklı cinsel kimlikleri taşıyan insanlara karşı ön yargılarımız vardı bir zamanlar ama yaşadıklarımızda aslında onların bir meta değil, tıpkı bizler gibi bir insan olduklarını fark edebildik. İnsan olarak değerlendirmemiz gerektiğini ve onların bu toplum mozaiğinde bir yerlerinin olduğu ve onlar olmadan, onların kendi tercihlerini yaşayamadan var olmalarının aslında bu mozaikte birşeylerin eksik kalmasına neden olduğu anladık. Ünlü oyuncu Tom Hanks’in Philadelphia filmini izleyenleriniz mutlaka vardır... Bu filmdeki canlandırdığı karakterde AİDS olan bir eşcinsel avukatın yaşamını gözler önüne serer usta oyuncu.
Filmde, bir insanın tercihleri nedeniyle nasıl baskılara maruz kaldığını ve varlığını kabul ettirme mücadelesini gördük. Onun yaşadıklarına üzülüp filmin sonunda anlaşılabilmesini umarak perdenin kapanmasını bekledik... Çünkü, gördüğümüz tıpkı bizim gibi hüzünleri olan, acı çeken, baskı altında kalan ve sadece kendi olabilmek adına cinsel kimliğini yaşama mücadelesi veren bir insana yapılan zulümdü... Çünkü, kelli felli kariyer sahibi, toplumda belli bir kariyerleri olan insanlar bu adamı kendileri gibi olmadığı için dışlıyorlar, baskı ile onu aralarında uzaklaştırıp, tercihlerini değiştirmek istiyorlardı.
Ki eğitim sistemlerinde aslında uygulananlarda hemen hemen her toplumda aynıdır. Tek tip insan modeli yaratabilmek. Bunu şöyle bir örnekle “Sevgi” kitabında anlattan eski bir eğitimci olan Leo Buscaglia çok güzel anlatmış.
“Hayvanlar okulu var ve kedi, köpek, kuş, tavşan hepsi aynı sınıfta ders görüyorlar. Birinci ders kazma dersi ve tüm öğrencilerden kazmaları isteniyor. En iyi kazıcı tavşan elbette ki hemen kazıyor ve yıldızlı bir 5 alıyor öğretmeninden, ardından sıra kuşa geliyor. Ama onun yaratılış itibari ile tavşan gibi kazabilmesi mümkün değil. Ancak dersi geçmesi için kazabilmesi gerekiyor. Başlıyor kazmaya. Derken kanadı kırılıyor bu kazma çalışması sırasında. Eh o da o kadar uğraştı ona da geçer bir not verelim diyor öğretmen. Ardından sıra uçma dersine geliyor. Uçacaklar... Ama bu kez tavşan çaresiz, salıyor kendini boşluğa ve oda kırıyor bir ayağını. Kuş zaten kanadını kırmış o da uçmayı beceremiyor. Kolunu kıran tavşansa kazma becerisini yitiriyor doğal olarak.”
İşte gerçekten eğitim sistemini ve toplum içinde bireylerden beklenenleri anlatan çok güzel kısa bir örnek. Bizlerden de olduğumuz şeyleri bırakıp farklı olmadığımız biri olmamız bekleniyor. Bunun adına da kimi özgürlük, kimi laiklik, kimi çağdaşlık diyor...
Evet, olmamızı istenen şeyleri olmak istemiyoruz. Çünkü bir zamanlar ünlü düşünür Hegel’in de dediği gibi ve Fucuyama’nın “Tarihin Sonu, Son İnsan” adlı kitabında anlattığı gibi bizler kendimiz olabilmek için mücadele ediyoruz. Olduğumuz gibi kabul edilebilmek için. İnsanoğlunun genel yapısında bu var. Her birey olduğu gibi kabul görme arzusu taşıyor ve tüm çatışmalarda bundan kaynaklanıyor. İşte Fucuyama kitabında tarihin sonu derken düşünce tarihinin geldiği son noktayı ve Liberal Demokrasi kavramının insanın kabul görme arzusunun karşılayabilen tek sistem olduğunu ifade ediyor. Gerçektende herkesin istediği temel hak ve özgürlükler içinde asıl amaç insanların kendi kimliklerinin oldukları gibi kabul edilebilmesi.
Yani bugün başörtüsü için mücadele veren de, eşcinsel olduğu için mücadele verende kendi kimliğinin kabul edilmesini istiyor aslında.
Tüm bunların kabul edilmesini isterken de kimsenin rejimin değişmesi gibi bir beklentisi de yok elbette ki. Herkes var olduğu gibi kabul görmek ve yine diğer insanları oldukları gibi kabul etmek istiyor.
Bugün küçük bir bebek bile aslında kendi varlığını kabul ettirmek için aynı çabaları sergiliyor. Onun isteklerine uymazsanız, sevdiği şeylere saygı göstermezseniz yapabildiği tek şeyi yapıyor, ağlıyor çığlıklar atıyor. Çünkü, insanın gerçekten olduğu gibi kendini yaşayabilmesi ve ifade edebilmesi gerekiyor. Yaradılışı gereği bunu hissediyor.
Tıpkı benim futbol maçlarını seyretmeyi sevmediğim gibi, başka birisi de sinema seyretmeyi ya da tiyatro izlemeyi sevmiyor. Yada klasik müzik dinlemek yerine halk müziği yada arabesk dinlemeyi tercih ediyor. Nasıl bunlar için saygı göstermemiz gerekiyorsa bizleri biz yapan konularda saygı göstermemiz gerekiyor. Çünkü benim kitap okurken aldığım hazzın aynısını maç seyrederken alıyor bunu sevenler. Gerçekten de mutlu oluyorlar ve severek bunu yapıyorlar. Bu durumda benim onların maç seyretme alışkanlıkları ve aldıkları hazzı eleştirme hakkım olabilir mi? Yada klasik müzik dinleyen birinin arabesk dinleyen birini küçük görebilme gibi bir hakkı olabilir mi?
Yani işin özü, demokrasi, eşitlik, laiklik maskesi altına saklanıp. Ardından insanların özgürlüklerini sınırlamanın bir mantığı ve açıklaması olamaz.
Zira bugün “Haydi Kızlar Okula Kampanyasını” yapanlar eğitim hakları elinden alınanlara sahip çıkmadıkları için bugün bu insanların mağduriyetini kullananlar var. Çünkü siz asıl sahiplenmesi gerekenler buna sahiplenmediniz. Çünkü özgürlüklerden, eşitliklerden bahsederken sadece kendi varlığınızı ve sizin gibi düşünenleri göz önüne aldınız hep.
Laiklik derken, kurban bayramlarında insanların kestikleri kurbanların derilerinin baskıcı bir mantıkla toplatılıyor olması sizleri rahatsız etmedi hiç. Yada geçen gün yaşadığı mağduriyeti anlatan tesettürlü bir genç kızın anlattığı gibi. Kayıt için gerekli paraları yatırırken başının üzerindekileri görmeyip parasını aldıklarını ama kapıdan içeri sokmaya gelince birden başındakini görenlere tepki göstermediniz. İçeri sokmadınız, ama parasını aldınız!
Amerika’nın Özgürlük getirme adına Irak’a gidip anarşist bir ortam yarattığı ve insanları katlettiği gibi özgürlük adına mücadele eden sizler bu kadınları savunma adına onları toplumun dışına kamusal alan dışına attınız.
Demediniz ki vergilerini alırken bu insanlara sen kamusal alanlardan yararlanamazsın, okuyamaz, kamuda memur olup maaş alamazsınız. Onunu için vergini daha az alacağız normalden!
Çünkü vergi vermek demek, herkesin her konuda hakkı olduğunu ve bunun eşit olduğunu göstermektedir. Ben vergi veriyorsam elbette ki bunun ardını aramaya ve gerekeni sormaya hakkım da doğuyor demektir. Benim verdiğim vergilerle maaş alanların beni dışlamaya, benim verdiğim vergilerle düzenlenen bir resepsiyona katılmaya elbette oraya katılan herkes kadar benim de hakkım vardır.
Bugün yapılan yanlışlıklar anlatmakla bitmez elbette ki. Ancak demokrasi kazanımları gerçekten düşünce tarihinde anlatıldığı gibi çok zor mücadelelerle olmuştur. Tepeden inme bir demokrasi elbette ki sindirilmemiştir aslında. Onun için demokrasi, eşitlik gibi, yenilikçi gibi kavramları tekellerine almaya kalkan dikta zihniyetliler hala bunu sindirebilmiş değillerdir.
Elbette herkesin özgürlük sınırı vardır ve bu sınır başkasının özgürlük alanında kısıtlı kalacaktır. Ancak bir insanının kendi olmasının ve bu şekilde yaşamasının sınırı nedir ki! O zaman toplumda herkesi devlet memurlarının giyinme kurallarına uygun olarak giyinmeye zorlayalım. Yani favorileri kes, top sakal bırakma, her gün sinek kaydı traş ol. Yoksa sende giremezsin üniversiteye...
Böyle bir mantık kabul edilebilir mi? Elbette ki edilemez. Yani erkeklerin yaptıkları bir çok şeyler kabul görüp üniversite kapılarından içeri girebilirlerken kadınlara bir çok konuda sınırlamalar getiriliyor.
Elbette biz tüm özgürlükleri savunuyoruz. Herkesi olduğu gibi kabul ediyoruz. Çünkü bizler bu ülkede doğduk ve bu ülkede yaşayıp bu ülkeyi yarınlara taşıyacak olan çocukları yetiştireceğiz. Bu kadar basit bir konu ile insanların arasını germeye ve insanlara baskı yapmaya çalışmanın hiçbir yararı olmayacaktır.
Bizler yarınlara umutla bakabilmek istiyoruz. Var olduğumuz gibi kabul görelim istiyoruz. Herkesin özgürce yaşabileceği bir ülke hayali kuruyoruz.
Yani laf olsun diye çıkıp caka satan, laikliğe bağlılık yemini edip cumhuriyetimizi bölmeye çalışanlara göz yumanlar! Lütfen artık ciddi olarak düşünün... Ülkeyi bölmek için çabalayanlar mecliste, masum insanların kanını dökmeyi haklı görenler mecliste... Ülkemizin ekonomik çöküntüye girmesi için çabalayanlar her yerimizi sarmışlar. Karış karış vatan topraklarını alıyorlar.
- Köylünün Silosunu otel yapanlar kamusal çıkardan bahsediyor - 26 Nisan 2024 Cuma
- Son düzlükte değişim ile statükocular başa baş gidiyor - 27 Mart 2024 Çarşamba
- Belediyenin sadece kentsel dönüşüm değil, yol konusunda da karnesi kırık - 18 Mart 2024 Pazartesi
- Anketler o kadar mı kötü? Artık neden medet umacaklarını şaşırdılar - 13 Mart 2024 Çarşamba
- Neden Ünlüce olmamalı? - 13 Şubat 2024 Salı
- TOKİ’ye köstek olanlar TOKİ mağdurlarına destek oluyorlar - 5 Şubat 2024 Pazartesi
- Büyükerşen, 25 yılda 26 sözü tamamlayamadan başkanlığı bırakıyor - 12 Ocak 2024 Cuma
- Madem efsanesin, bağımsız aday ol da namın yürüsün bari!.. - 25 Aralık 2023 Pazartesi
- Ne yapacaktı Büyükerşen’e, herkesin içinde git mi diyecekti? - 17 Aralık 2023 Pazar
- Algı operasyonları anketlerle yeniden başladı - 1 Kasım 2023 Çarşamba
- 185 bin nüfuslu Linz’in tramvaylarıyla buraya kadar - 24 Ekim 2023 Salı
- Erşen değil, Engelşen (miş) - 2 Eylül 2023 Cumartesi
- Büyükerşen’in en zor seçimi olsa gerek! - 22 Ağustos 2023 Salı
- Çavuşoğlu Ak Parti’nin Büyükşehir Adayı mı? - 18 Ağustos 2023 Cuma
- Adam gibi davransaydınız da size oy verseydik!.. - 13 Ağustos 2023 Pazar
- Yerel seçimlere doğru Eskişehir’in hali.. - 8 Ağustos 2023 Salı
- Asrın seçiminde kazanan Türkiye Yüzyılı oldu - 29 Mayıs 2023 Pazartesi
- Ankara’nın Melih’i Var da Eskişehir’in Neden Olmasın - 31 Mart 2023 Cuma
- Yine aklımızla da hafızamızla da alay mı ediyorsunuz? - 26 Ocak 2023 Perşembe
- Açıklıyorum! Ben de Başkanlığa Adayım 26 Söz Veriyorum!... - 8 Eylül 2022 Perşembe
- Kendileri Kaçak Yapmaya Alışkın Olunca HER İNŞAATI KAÇAK SANIYORLAR - 4 Ağustos 2022 Perşembe
- 15 Temmuz’da Postallardan Medet Umanlara Karşı Meydandaydık - 15 Temmuz 2022 Cuma
- Eskişehir Basının Festival Sarmalı - 22 Haziran 2022 Çarşamba
- Yoga Bahane, Algı Şahane - 31 Mayıs 2022 Salı
- Yerel Medyanın Anketle İmtihanı! - 20 Mayıs 2022 Cuma
- Türktelekom’lu olmayan pişman, olan bin pişman! - 16 Nisan 2022 Cumartesi
- Bu da Nereden Çıktı! Kanalizasyon Katılım Payı İSTEDİLER - 12 Kasım 2021 Cuma
- Hamamyolu Sizin Dipsiz Kuyunuz mu? - 26 Eylül 2021 Pazar
- Karşı Olduğumuz Şey Tramvay değil, DRAMVAY - 29 Ağustos 2021 Pazar
- Kimliğinden Koparılmış Kentle TURİZM BURAYA KADAR! - 17 Ağustos 2021 Salı
- Emre Kınay’ın Sözleri ve YEREL YÖNETİM GERÇEĞİ - 4 Ağustos 2021 Çarşamba
- Bizim de İhtiyacımız Olan Böyle Projeler! - 22 Haziran 2021 Salı
- Reis Öder! - 27 Nisan 2021 Salı
- Kaskı Kafasına Takmayanın Maskesini Doğru Takmasını BEKLEME - 19 Nisan 2021 Pazartesi
- Gaziray ve Hatırlattığı Geçmiş: 8 Milyonluk FARK - 17 Mart 2021 Çarşamba
- “Yaptım ama Sor Bir Niye Yaptım” - 5 Mart 2021 Cuma
- Doktor Bu Ne? Şebeke Suyu Çay ve Yemek Yapmaya Müsait Değil mi? - 7 Şubat 2021 Pazar
- Peki Şimdi Tepebaşı Bölgesindeki Tüm Tarlalarda PREFABRİKLER Yükselirse! - 14 Ocak 2021 Perşembe
- Yol Muamması: Çevreyolu İhtiyaç mı Yoksa Sadece Hedef Şaşırtmaca mı? - 22 Aralık 2020 Salı
- Kart Akıllı Ama Uygulama İLKEL: Neden İnternetten Yükleme Yapılamıyor - 9 Nisan 2020 Perşembe
- Boş Binalar Ne Olacak ONU DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ? - 2 Nisan 2020 Perşembe
- Tülomsaş mı? 10 Santimetre Ne Kadar Önemliymiş Bir Kez Daha Düşünün.. - 6 Mart 2020 Cuma
- Canımızı Acıttın BÜYÜKŞEHİR - 4 Ekim 2019 Cuma
- Yerel İsrafa DUR DEMEYECEK MİSİNİZ? - 7 Mayıs 2019 Salı
- Asfalt Parası Yasal Zorunluluksa, KANUNLARI MI ÇİĞNİYORSUNUZ? - 17 Şubat 2019 Pazar
- Devlet Vatandaşına Tuzak Kurmaz! - 7 Ekim 2018 Pazar
- Ağustos Böceği ve Sigortası Atan Karınca MASALI - 1 Ağustos 2018 Çarşamba
- Bu Sorunun YANITI VAR MI? Asfalt Parası Alınmasın da Diyen Aynı Kişilerdi - 15 Aralık 2017 Cuma
- Bayramsa Bayramınız Mübarek Olsun (!) - 30 Ağustos 2017 Çarşamba
- Böyle Projeler Belediye Başkanlarında YOK - 22 Ağustos 2017 Salı
- Masanın Adı Beyaz da, Mavi de, Halk Da Olsa İCRAAT AYNI - 11 Ekim 2016 Salı
- Pimaşla GİDER, Ancak Bir Yere Kadar GİDER - 30 Temmuz 2016 Cumartesi
- Eskişehir’li Fikrinin Sorulmasına Alışkın Değil ki!.. - 21 Nisan 2016 Perşembe
- ETO: E(tine) T(üyüne) O(rtak mı) - 26 Ocak 2016 Salı
- Toplu Ulaşımdan Kaçan TRAFİKLE BOĞUŞUYOR - 13 Ocak 2016 Çarşamba
- 3. Üniversite Basiretsizliği: Herşey Kabak Hayaline Takıldı - 14 Ekim 2015 Çarşamba
- Sosyalmedyafobik Belediye Odunpazarı - 1 Temmuz 2015 Çarşamba
- KİMLİĞİNDEN KOPARILMIŞ ŞEHİR - 16 Nisan 2015 Perşembe
- Gelişmişlik Neden Rakamlara Yansımıyor - 7 Şubat 2015 Cumartesi
- İnanmazsanız Başaramazsınız! - 3 Ocak 2015 Cumartesi
- Yama Kültürü Sınırlarımızı Aştı - 14 Kasım 2014 Cuma
- Eskiye Rağbet Olsa, Bayata Nur Yağardı! - 14 Eylül 2014 Pazar
- Katılma Payı Muamması! - 4 Eylül 2014 Perşembe
- Belediyecilikte de Tekelleşme Olur mu? - 1 Ağustos 2014 Cuma
- Bu işler böyle biter mi? - 11 Ocak 2014 Cumartesi
- Komik şehir “Eskişehir” - 2 Ocak 2014 Perşembe
- Çevre Yolu Komedyası!.. - 19 Kasım 2013 Salı
- Şehir Trafiği SOS veriyor, Suçlusu Aranıyor - 14 Kasım 2013 Perşembe
- Selçuklu Vurgusu Yanlış mış? - 28 Ekim 2013 Pazartesi
- Bankaların telefon oyununa dikkat! - 14 Ekim 2013 Pazartesi
- Bu nasıl iş böyle! - 2 Ekim 2013 Çarşamba
- “Ben yaptım oldu” Mantığına İsyan - 18 Eylül 2013 Çarşamba
- Ayhan Kavas’ın “Müjde” Rahatsızlığı - 1 Ağustos 2013 Perşembe
- #konuşuptaRiskeGirmeyin - 15 Mayıs 2013 Çarşamba
- Avrupa Masalı Buraya Kadar mıydı? - 7 Nisan 2013 Pazar
- Eskişehirliye Eskişehir Haram mı? - 30 Mayıs 2012 Çarşamba
- Eski Sistem Kaka; Yeni Sistem Harika - 7 Aralık 2011 Çarşamba
- Eski’den yine garip açıklamalar - 12 Ağustos 2011 Cuma
- Çevre Yolu Hız Muamması - 25 Temmuz 2011 Pazartesi
- Kazanan Belli de, Kaybeden Kim? - 14 Haziran 2011 Salı
- Tivibu Aboneliğine Evet Demeden Önce Düşünün - 17 Mayıs 2011 Salı
- Bir varmış, bir yokmuş - 6 Kasım 2010 Cumartesi
- Yazımız Ses Getirdi! - 17 Temmuz 2010 Cumartesi
- Geri Dönüşüm Kutuları Mikrop Saçıyor - 3 Temmuz 2010 Cumartesi
- Hangisi Karınca? - 12 Şubat 2010 Cuma
- Güçlü Türkiye Önce Olmasın! - 30 Ağustos 2009 Pazar
- Sus Payı mı? - 20 Ağustos 2009 Perşembe
- YİTİRİLMİŞ(!) HAYATLAR - 2 Haziran 2009 Salı
- Seçimlerin Ardından... - 30 Mart 2009 Pazartesi
- Burası Senin Yerin!.. - 24 Mart 2009 Salı
- The Other - 10 Mart 2009 Salı
- Asfaltlara da Avrupa Standardı! - 15 Ocak 2009 Perşembe
- Eskişehir Sizsiniz!.. - 25 Aralık 2008 Perşembe
- Vatmanlar Biraz Dikkat! - 12 Kasım 2008 Çarşamba
- İsimleri Tartışıyoruz - 11 Eylül 2008 Perşembe
- Neyi Paylaşamıyorsunuz ki? - 5 Eylül 2008 Cuma
- Süperlig’de İlk Maçın Ardından - 24 Ağustos 2008 Pazar
- Süperlige Doğru ESES’te Neler Oluyor? - 20 Ağustos 2008 Çarşamba
- Halkın ekmeği ile oynamayın artık - 9 Temmuz 2008 Çarşamba
- Mucizeler Ülkesi - 27 Mayıs 2008 Salı
- Market Alışverişlerinde Dikkat! - 22 Nisan 2008 Salı
- Tesadüf mü? - 4 Mart 2008 Salı
- Özgürlük Kavgası - 15 Şubat 2008 Cuma
- Herkes Mutsuz! - 4 Şubat 2008 Pazartesi
- Bizim için önemlisiniz, sigara içmemelisiniz! - 22 Ocak 2008 Salı
- İki yüzlülük mü? - 19 Ocak 2008 Cumartesi
- Ne sıkıntılar çektik? - 17 Ocak 2008 Perşembe
- Fikir ve Emek Hırsızlığı - 10 Ocak 2008 Perşembe
- KDV İndirimi ve Uygulamalar - 2 Ocak 2008 Çarşamba
- Mithat Körler Ve Biz Eskişehirliyiz - 16 Aralık 2007 Pazar
- Hakemler Bize Karşı mı? - 22 Ekim 2007 Pazartesi
- Kalemşörler - 19 Ağustos 2007 Pazar
- Şehrin ruhu! - 2 Ağustos 2007 Perşembe
- Kurallara Uymazsan Buna Benzersin - 24 Temmuz 2007 Salı
- Demokrasi kazandı - 23 Temmuz 2007 Pazartesi
- Ticaret Odası Kimi Kandırıyor? - 20 Temmuz 2007 Cuma
- Dokunulmazlar! - 13 Temmuz 2007 Cuma
- Bağımsız Adaylık! - 9 Temmuz 2007 Pazartesi
- Allah’tan İstanbulu Yönetmiyorsunuz! - 6 Temmuz 2007 Cuma
- Bu ne perhiz! - 5 Temmuz 2007 Perşembe
- Değişim başladı - 1 Temmuz 2007 Pazar
- Eskişehir’e Eskişehirli Olmayan Adaylar - 5 Haziran 2007 Salı