Seçim Sonuçları Ne Gösterdi?
- 13 Haziran 2011 Pazartesi
- Bu yazı 13704 kez okundu
Türkiyemiz bir seçimi daha geçirmiş oldu. Sonuçları inceden inceye irdelemeye lüzum görmüyorum.
Anlaşıldı ki büyük oy oranlarına ulaşmak için uçuk kaçık, önceliği ve ehemmiyeti olmayan hedef ve projelerle millete seslenmek gerekiyor. Birde Müslüman Türk milletinin manevi dinamiklerini gevşetecek, milleti oluşturan ana unsur olan aile yapısının köküne dinamit yerleştirirmişcesine acayip icraatlara imza atmak gerekiyormuş. Örneğin; AB istiyor diye Türk Ceza Kanunundan Zina’nın suç olmasının kaldırılması, Eşcinsellere her türlü özgürlüğün verilmesi, Domuzun kasaplık et sınıfına alınması, İbadethaneler yasasında bir düzenleme yaparak Cami ibaresinin kaldırılması ve böylece hiçbir Hristiyanın yaşamadığı yerlerde bile kilise ve kilise evler açılması ve misyonerlerin rahatça çalışmalarının sağlanması vesaire vesaire … Daha önceki farklı yazılarımda da bu ve benzeri onlarca yanlış icraatları defaatle yazmış ve uyarılarımı yapmıştım.
Halbuki bu aziz millet bir zamanlar büyük bir kurtuluş mücadelesi vermiş kutlu bir milletti. Sütçü İmam, analarımızın, bacılarımızın örtüsüne uzanan kafir ve zalimin üzerine kurşun sıkarak kurtuluş fitilini ateşlemişti. Bu millet maneviyatına vurulmak istenen prangaları ne pahasına olursa olsun kırmaya kararlıydı. O zaman bu zincirleri kırabilmiştik. Hala dinine ve özüne bağlı büyük bir çoğunluk vardı Anadolu topraklarında. Gelinen bu süreçte maalesef görülüyor ki, Müslüman Türk’ün madde ile mana arasındaki o incecik perdesi de yırtılmış vaziyettedir. Nedir o perde? Bu milletin özü, nüvesi olan maneviyatı. Yani İslam mayası. Bu millet ecdadının nüvesini, özünü çepeçevre saran İslam mayasını kaldırıp, bir kenara koymuş gibi. Daha bir asır önce örtüsüne uzanan kafir elini kırıveren bu aziz millet, en az örtüye uzanan el kadar, hatta daha da önemli birkaç kepazeliğe imza atmış bir hükümetin elini kırması beklenirken aksine bir tercihte bulunmuştur. Allah’ın muazzez kitabımızda biz iman edenlere yasak kıldığı hükümlere Avrupa’ya gireceğiz diye, Avrupa istiyor diye her türlü serbestliği getiren bir hükümeti oylarıyla yerin dibine sokmasını beklediğimiz, temenni ettiğimiz bu millet hangi kulvarda koşuyor, yönünü nereye çevirmiş anlayamıyoruz.
Gazeteci vasfımızla zaman zaman insanlarla değişik ortamlarda, farklı siyasi görüşlere sahip insanlarla bir araya geldik. Hasbihal ettiğimiz her 100 kişiden 85’i mevcut hükümetin gerek
ekonomik ve sosyal gerekse manevi icraatları yönünden tasvip edilemeyecek birçok icraatları olduğunu dillendirdiler. Ve kesinlikle oy vermeyi düşünmüyorum diyen en az %55-60’lık bir kesimi de gözlemlemiştik. Yine bazı sohbet meclislerinde hükümetin yaptığı yanlışların dillendirilmesinin akabinde orada bulunan mesela 10 kişiden en az 7-8 kişi zaten ben bunlara oy vermedim diyor. Bir kaçı da ben oy verdim ama elim kırılsaydı da oy vermeseydim diyerek pişmanlıklarını ifade edenlerde oluyordu. Böyle konuşmalara şahit olmuş onlarca arkadaşımla, bunları konuştuğumuzda şöyle espriyle karışık serzenişlere şahit olmuştuk; “Ya arkadaş!.. bu adamlara o oy vermedi, ben oy vermedim, sen oy vermedin, peki kim oy verdi.”
Seçim propagandalarında hükümetin en fazla kullandığı materyal biliyorsunuz sağlık idi. Efendim hastaneleri şöyle düzenledik, toparladık falan filan… Bu tür söylemlere karşı biz şunları anlattık insanlarımıza. Sağlık bakanlığının ve dolayısıyla da hükümetin öncelikli görevinin, hastanelerin fiziki şartlarını düzeltmek yerine önce insanlarımızın hastalanmamasını temin etmek olmalı diye. Peki bu nasıl olacak? Hükümetimiz tarımımızı gerçek manada destekleyecek, kendi doğal tohumlarımızı koruyacak ve geliştireceğiz. İsrail’in genetiğiyle oynadığı, türlü hastalık ve melaneti karıştırdığı tohumları Türkiye’ye sokmayarak önlemler alınmalıdır. Yoksa 15-20 seneye kalmaz Türkiye’de akut bir hastalığı olmayan bir tek insan kalmayacak. Ondan sonra vatandaş olarak sen kanser olduktan sonra devlet sana tertemiz hastanelerde baksa ne olur diyerek insanları uyardık. Şu aziz milleti maalesef aldığı narkozun etkisinden bir türlü kurtaramadık.
GDO’lu tohumlar ve malum medya eliyle insanlarımızın özü, mayası o kadar tahrip edildi ki. İsrail’in laboratuarlarında hazırlanan tohumlarla, medyadaki ahlaksız dizilerle ve hükümetin imza attığı acayip yasalarla ve farkında olmadan tükettiğimiz domuz eti ve yağı ile haya perdemiz yırtılıverdi. Çok değil 10-15 sene öncesinde TV’deki bir filmde bir öpüşme sahnesi çıksa televizyonlar kapatılır yada en azından başlar çevrilirdi. Şimdi öylemi peki, soruyorum size. İşte insanımızın ve Müslümanların geldiği nokta bu. Kıskanmayı bile geri kafalılık sayan, eşini ona buna öptürmeyi medeniyet sayan bir medeniyetsizliğe doğru gidiyoruz. Camideki vatandaşla sohbet ediyoruz; bak senin bu desteklediklerin Allah’ın haram kıldığı, en büyük günahlardan saydığı Zina’yı suç olmaktan çıkardı dediğimizde, yok canım sen yalan konuşuyorsun. Onlar da inançlı kimseler, yapmazlar öyle şeyler diye hemen itiraz ediyorlar. Belgeleriyle önüne koyduğumuzda ise, canım zaten yapan yapıyordu, şeklinde bir savunmaya geçiveriyor.
“Beyinler ürperir, Yarab, ne kokunç inkılap olmuş:
Ne din kalmış, ne iman, din harap, iman türab olmuş!..”
Maalesef bu haller hiçte hayra alamet değil. Bu türden icraatları masum ve sıradan gibi görmeye devam eden bir millet, başına gelecek görünür görünmez bela ve afetleri beklemeye başlasın artık. Kurunun yanında yaşta yanarmış derya büyüklerimiz, bizler yanmak istemiyoruz Ya Rabbi!.. Aynı gemide olup batmak istemiyoruz Ya Rabbi!..
Bize de bir Nuh’un gemisi var mıdır acaba diye soruyorum kendime? Evet, seçimin önümüze koyduğu bu tablo gösteriyor ki Nuh’un gemisi mesabesindeki Milli Görüş gemisine binmek istememiştir büyük bir çoğunluk. Seçmenlerin %80’i merhum Erbakan’ın dolayısıyla da Milli Görüş’ün hükümet olduğu dönemde yaptığı icraatların hakkını teslim edip saygıyla andığı halde sandığa gittiklerinde bu hakkı teslim etmediler. Siz iyisiniz, başa gelseniz inanıyoruz ki hepsinden daha iyi işler yaparsınız diyorlar ama işte oyları bölmeyelim falan, filan, feşmekan, laf lakırdısı… Aynı Nuh (a.s)’ın kıssası gibi. Yüzlerce yıl hak davasını tebliğ etmiş ama bir avuç ümmeti olmuştur. Kendi eşi ve oğlu bile; iyisin, doğru adamsın, kötü işler yapmazsın, yani “Nuh’sun ama Peygamber değilsin” demişlerdi.
BOP’un eşbaşkanı olduğunu bir marifetmiş gibi dillendiren bir Başbakanla girdiğimiz bu yeni süreçte Türkiye’yi ve İran’ı ve elbette Ortadoğuyu çok önemli ve tehlikeli günlerin beklediğini söylemek abartı olmayacaktır. Ortadoğu kan gölüne dönerken, birçok İslam beldesi yok oluşa doğru giderken ve Siyonist Yahudiler Büyük İsrail Devletini kurmaya her geçen gün daha da yaklaşırken Türkiye’mizdeki bu seçim sonuçları bizleri inşallah yılgınlığa sevk etmeyecektir.
Mehmet Çınarlı’nın bir şiiriyle bitirelim. Kalın sağlıcakla kıymetli dostlarım.
Ruhum dayan biraz daha, sabreyle ey beden.
Susmak olur mu söylenecekler tükenmeden?
Olmaz mı büsbütün eli boş dönmemiz yazık,
Mademki gül koparmaya geldik bu bahçeden?
Mecburduk savaşları yalnız kazanmaya;
Dostun umursamazlığı belliydi önceden.
Bülbülle karganın sesi ayrılmaz olsa da,
- Herkes doğrumu biz doğru isek? - 2 Eylül 2024 Pazartesi
- Sağlıklı Yaşam İpuçları - 9 Şubat 2024 Cuma
- Başarının en önemli formülü azim ve disiplindir - 19 Temmuz 2023 Çarşamba
- Öğütler - 24 Haziran 2023 Cumartesi
- Bioenerji Şifasının Amacı - 1 Mayıs 2023 Pazartesi
- Bioenerji nedir, nasıl faydalar sağlar? - 10 Şubat 2023 Cuma
- Negatifi Hayatınızdan Çıkarın - 4 Ocak 2023 Çarşamba
- Biyolojik alanımız ve şifa - 15 Aralık 2021 Çarşamba
- Bioenerji, Esma-ül Hüsna ve Dua - 3 Şubat 2020 Pazartesi
- Mayamız mı ekşidi? - 24 Aralık 2019 Salı
- Bioenerji ile şifalan - 6 Kasım 2018 Salı
- Vakit Değiştirme Vakti!.. - 22 Haziran 2018 Cuma
- Niyet hayır, akıbet hayır - 23 Mart 2018 Cuma
- Öldük, bittik demeden silkelenip kendimize gelelim! - 25 Ocak 2018 Perşembe
- Boş yere yaratılmadın!.. - 26 Eylül 2017 Salı
- Piknik notları ve İlkyardım - 2 Ağustos 2017 Çarşamba
- Aziz dostumun acı hayat tecrübesi - 8 Mart 2017 Çarşamba
- İŞTE ÇAY SİMİT HESABI, İŞTE EKONOMİMİZ!.. - 29 Kasım 2016 Salı
- Ne Günlere Kaldık - 21 Ekim 2016 Cuma
- İlkyardımcılara kim yardım edecek!.. - 8 Nisan 2016 Cuma
- Akıllı Adam Olmak! - 1 Mart 2016 Salı
- Nereye Gidiyoruz, Hani Kalkınma!.. - 16 Aralık 2015 Çarşamba
- Kim bu Fos Osmanlıcılar... - 28 Ekim 2015 Çarşamba
- KÖTÜ YÖNETİCİ VE DECCAL - 2 Eylül 2015 Çarşamba
- Müslümanların Helakı!.. - 14 Temmuz 2015 Salı
- Kimse yapamaz, Ak Parti yapar!.. - 22 Mayıs 2015 Cuma
- YALANCI MAĞRURLAR BİZE YABANCI - 29 Nisan 2015 Çarşamba
- Memleketi Mahveden Beceriksizler - 26 Mart 2015 Perşembe
- Kepazelik diz boyu, hangisini sayalım? - 27 Şubat 2015 Cuma
- İDEAL TOPLUM HAYAL Mİ? - 3 Ocak 2015 Cumartesi
- Dönüşen Dönüşsün, Sen Dönüşme!.. - 25 Kasım 2014 Salı
- Türkiye’nin ateşle dansı!.. - 25 Ekim 2014 Cumartesi
- Osmanlı geçinen, Aslından Kopuk Paçozlar - 17 Eylül 2014 Çarşamba
- Hayır, hayır yüz bin kere hayır!.. - 6 Ağustos 2014 Çarşamba
- İSLAM, SİYASET, YÖNETİM - 24 Haziran 2014 Salı
- Siyonizm-Türklere Karşı Yahudinin Pis Oyunları - 22 Mayıs 2014 Perşembe
- Bir Gençlik!.. - 11 Nisan 2014 Cuma
- OY’un BÜYÜK, İYİ AMA KİME OY VERELİM? - 24 Mart 2014 Pazartesi
- Ben Kimden Tarafım 2 - 28 Şubat 2014 Cuma
- 1997 ile 2014 arasında fark görebiliyor musunuz? - 29 Ocak 2014 Çarşamba
- CEMAAT, HÜKÜMET, MENFAAT - 30 Aralık 2013 Pazartesi
- YALAN YANLIŞ EĞİTİMİMİZ!.. - 26 Kasım 2013 Salı
- Kanlı Ellerin Kanlı Projesi: BOP - 30 Ekim 2013 Çarşamba
- Dünya Liderini Dinliyorum!.. - 21 Eylül 2013 Cumartesi
- Ah O Gemide Bende Olsaydım!.. - 13 Temmuz 2013 Cumartesi
- Tarlaya Neler Ektik?.. - 11 Mayıs 2013 Cumartesi
- Saptırıcı Liderler - 26 Mart 2013 Salı
- İslam’a dönen Müslümanlar - 20 Şubat 2013 Çarşamba
- Asgari Ücret ile Asgari 3 Çocuk mu? - 23 Ocak 2013 Çarşamba
- Politika Tesadüf Mü, Komplo Mu? - 26 Aralık 2012 Çarşamba
- AŞK ADAMI MI?.. KAÇIP FIRDÖNEN Mİ?.. - 19 Kasım 2012 Pazartesi
- KIYAMET NE ZAMAN? - 22 Ekim 2012 Pazartesi
- Sadıklarla olmak - 2 Ekim 2012 Salı
- Fitre ve Çay Simit Hesabı - 28 Ağustos 2012 Salı
- Canlı Müslüman İstiyoruz!.. - 24 Temmuz 2012 Salı
- Cinsi Bozuklar - 28 Haziran 2012 Perşembe
- Karakterli Müslüman!.. - 1 Haziran 2012 Cuma
- Aslından Koparılmış Protestanlar - 2 Mayıs 2012 Çarşamba
- Haktan Yana Olmak - 21 Mart 2012 Çarşamba
- Lider ve Sistem 2 - 24 Şubat 2012 Cuma
- LİDER ve SİSTEM - 4 Şubat 2012 Cumartesi
- KISSADAN HİSSE!.. - 11 Ocak 2012 Çarşamba
- Allah İçin Çalışmak!.. - 26 Aralık 2011 Pazartesi
- Cihad Ne Demek? - 10 Aralık 2011 Cumartesi
- Batı:Tek Dişi Kalmış Canavar!.. - 4 Kasım 2011 Cuma
- HAYIRLARA MOTOR, ŞERLERE FREN - 15 Ekim 2011 Cumartesi
- DEĞİŞİM : “Tekamül mü, Tahribat mı?” - 16 Eylül 2011 Cuma
- İnandığın Gibi Yaşa Türkiyem - 22 Ağustos 2011 Pazartesi
- BEN KİMDEN TARAFIM?..!.. - 25 Temmuz 2011 Pazartesi
- Bereket Dönemi "28 Haziran 1996 ile 2 Temmuz 1997" - 7 Temmuz 2011 Perşembe
- Ya Güdersin Ya Gidersin - 19 Haziran 2011 Pazar
- Seçim Sonuçları Ne Gösterdi? - 13 Haziran 2011 Pazartesi
- Seçime Doğru;"Arz-ı Mev’ud ve Horoz Dövüşü" - 10 Haziran 2011 Cuma
- Erbakan’ı Sevmek!.. Tavizi Sevmemek!.. - 6 Haziran 2011 Pazartesi
- Hedef 2023, İstanbul Ayasofya Maratonu - 1 Haziran 2011 Çarşamba
- Hayalüstü Hayaldi!.. Gerçek Oldu!.. - 25 Mayıs 2011 Çarşamba
- NE HALLERDEYİZ 2 - 19 Mayıs 2011 Perşembe
- 2.Abdülhamit, Erbakan ve Tekerrür - 11 Mayıs 2011 Çarşamba
- Hak ile Batılı karıştırmayalım 2 - 28 Nisan 2011 Perşembe
- DÜNYANIN EN BÜYÜK ADALET SARAYI - 8 Nisan 2011 Cuma
- Hak İle Batılı Karıştırmayalım - 26 Mart 2011 Cumartesi
- ORGANİK MAYAMIZ “İSLAM !..” - 17 Mart 2011 Perşembe
- DİYALOG VE TOPRAK SATIŞININ PERDE ARKASI - 6 Mart 2011 Pazar
- SUCUĞUNDA TADI KAÇTI!.. - 28 Şubat 2011 Pazartesi
- Ne Hallerdeyiz ? - 11 Şubat 2011 Cuma
- Ya AKP Olmasaydı !.. - 1 Şubat 2011 Salı