HARMANA SERERLER SARI SAMANI...
- 13 Haziran 2021 Pazar
- Bu yazı 6000 kez okundu
Harman zamanı, yöremiz ve Anadolu insanı için çok önemlidir...
Ekilişlerinin, emeklerinin karşılığını alacakları, sonrasında biraz olsun nefes alıp dinlenmeye geçecekleri zamandır harman zamanı...
Eskiden alışverişlerin bile 'Harman zamanına kadar' diye yapıldığını hatırlayın lütfen...
Bazıları için emeğinin karşılığı, bazılarımız için dinlenmenin arefesi bazılarımız için ayrılık, bazılarımız çin kavuşmadır harman zamanı...
Geçmişten günümüze türlü türlü hayat hikayayeleri vardır...
Hemen her yörede harmana dair hikayeler okur, duyarız...
Duyduğumuz bazı hiayeler yüreklere dokunmuş, türküler, ağıtlar, deyişlere konu olmuştur...
Güvence arşivimizi araladık geçen gün, güzel bir hikayeyi sizinle paylaşmayı istedik...
Uzak değil, dizimizin dibinden, Kent'imizin 13. ilçesi olarak bildiğimiz Emirdağ'dan gelecek bir hikaye...
Bu hikayede emek, sevgi, saygı, örf, adet, töre, vefa nedir hepsinin harmanını bulacaksınız...
Hikayemizin kahramanı 'tırpancı Kara Yusuf'
Bahse konu edilen türkünün adı ise başlıktan anlayacağınız üzere 'Harmana Sererler Sarı Samanı'
Buyurun, hepbirlikte okuyalım;
.../...
Emirdağ ovası sıcak bir yaz gününde adeta kavruluyordu. Güneş tam tepeden ekin biçen tırpancıların başlarından aşağıya doğru ılık terler dökmelerine sebep oluyordu. O yıl bereketli bir yıldı ve başaklar üzerine bindirilmiş altın gibi parlayan buğday tanelerini taşıyamıyorlar, neredeyse bükülmekten kırılacak seviyeye gelmişlerdi. Dönüm başı kiralanan tırpancılar, tırpanlarını sarı buğday deryasına sallarlarken, derin hayallere dalıyorlar, uzunca bir süreden sonra ritmik hareketlerle salladıkları tırpanın ağırlığını hissetmiyorlardı. Saf tutarak ekin biçen tırpancıların arasında fidan boylu, kara-yağız bir delikanlı vardı ki, yazın esen ılık rüzgarların çarpıntıları ona güç veriyor ve onlarca dönüm tarlaların sarı renkli başakları sürmeli yeşil gözlerinde yansıyarak, onu sevgi deryasında savrulmuş kayık misali aşka davet ediyordu.
Adaçal'ın eteklerindeki Belen sırtlarında kendini işe vermiş tırpancılar ve tarla sahiplerini suskunluk bürümüş, konuşmadan durmadan çalışıyorlardı. O sırada ekenek civarında bulunan tek ardıç ağacının altında dinlenmekte olan gençlerden birinin bağırması bu sessizliği bozdu. Tarlaların büyük bir bölümünün sahibi Tahir Ağa geliyordu ve bu durumu çalışanlara haber vermeliydi. Bir çift heybetli doru tayın koşulduğu yeşil renkli, tekerleklerine takılmış zillerin sesinin uzaktan hoş bir tını yaratarak duyulduğu araba ve üzerinde uzunca bir kaban giymiş kasketli, bir o kadarda havalı orta cüsseli bir adam ve arabası yaklaşıyordu. Araba kısa bir süre sonra ardıç ağacının cılız gölgesinin altına gelip durdu.
Arabadan, önce ağanın yamağı Kel Hüseyin indi, arkasından Tahir Ağa indi. Arabada biri vardı ki, esmer, ela gözlü, başında oyalı yazması bulunan ay yüzlü, dünyalar güzeli genç bir kız. Dinlenmekte olan Yusuf'un dikkatini çekmişti. Yusuf utangaç bakışlarla kıza bakıyor ve bilinçsizce iç geçiriyordu.
"Aman Allah'ım bu ne güzellik böyle, sanki insan değil bir melek" diye düşünmekten kendini alamıyordu. Ağanın seslenişi bu büyüyü kısa sürede bozdu: "Kızım Elif, şu azıkları ve ayran testisini uzat!"
Bu sırada Yusuf, kızın adının Elif olduğunu öğrenmişti. Ne anlamlı, güzel bir ismi vardı. Yusuf, istemdışı çevik bir hareketle yerinden fırladı ve Elif'in uzatmış olduğu ayran testisini tuttu. Ela ile yeşil gözlerin gizemli buluşması birkaç saniye de olsa ilk kez gerçekleşti. Bu farklı bir duyguydu. Topak Kız ve Kara Yusuf'un gönül gözlerinin yoğunlaşmış yansımaları, yüreklerindeki sevda ateşinin olgunlaşarak parlamasına neden oldu.
Tahir Ağa'nın kısa süreli ziyareti sona ermiş ve yeşil boyalı arabalarına binerek, Emirdağ merkezine doğru yol almaya başlamışlardı. Tırpancıların uzunca molası bitmiş ve ekin biçimine tekrar başlanmıştı. Yusuf tırpanı sallarken, gönlünün zelzeleye tutulduğunu çoktan fark etmişti. İnsana yaşama sevgisi veren aşk ateşi, tarladan biçilen her bir buğday tanesi kadar gönlüne saplanıyordu. Belli belirsiz bir sesle farkında olmadan bir türkü tutturdu: "İncecikten bir kar yağar, tozar Elif, Elif diye."
Türkünün sadece bu bölümünü bilen Yusuf, gün batımına kadar aynı mısraları yineledi.
Güneş gökyüzünün tepesinden ayrılmış, tırpancılarla dalga geçer gibi, Adaçal'ın arkasına doğru çekilmişti. Çalışanlar için artık eve gitme vakti gelmişti. Tüm tırpancılar anayolu kullanmadan Belen sırtlarından salınarak kısa sürede Emirdağ merkeze inmişlerdi. Yusuf ve arkadaşları Kacerli çeşmesinin önünden geçerken, genç kızlar sırayla su dolduruyorlar ve çeşme başında muhabbet ediyorlardı. Aslında birçoğu için su doldurmak bahaneydi, esas olan havas oldukları yiğit Emirdağ gençlerini görebilmek için buradaydılar. Tırpancılardan birisi su içmek için çeşmeye doğru yaklaşırken, Yusuf'un gözü bir güzele odaklandı. Böyle bir tesadüf olamazdı. Bu güzel, Elif'ti. Evet, kesinlikle oydu. İki genç utangaç bakışlarla uzunca bir süre bakışıp, birbirlerine ışmar eylediler. Elif'in elinde tuttuğu üzeri işlemeli su testisinin motifleri, adeta ilk aşkının yeşeren sevda ateşini simgeliyordu. Yusuf bir yudum su içmek bahanesiyle, çeşmeye doğru yanaştı. O zamanlar bir erkek çeşmeye yanaştığında, tüm bayanlar ona öncelik verirlerdi. Bu bayan, ağakızı da olsa durum değişmezdi. Yusuf, Elif'in uzattığı kalaylı bakır tasa dolmuş, Emirdağları'nın yeşil kekik kokulu yaylalarından adeta gelinlik bir kız gibi süzülerek inen sudan bir yudum içerken, gözlerini Elif'ten ayıramadı. Kelimelerin yetersiz kaldığı bu dakikalarda, tek laf etmeden oradan ayrıldılar.
Günler günleri kovaladı, ekinler biçilip, döven döğme, patos çekme zamanı geldi. O zamanlar teknoloji ileri olmadığından devasa biçerdöverler yoktu. En gelişmiş makina olan patos, sadece koca kazada birkaç tane vardı. Genellikle arpa ve buğday gibi tahılları saplarından ayırmakta, at veya öküz arkasına koşulmuş dövenler kullanılırdı. Çift at veya öküz arkasına koşulmuş "geri" ismi verilen kenarı uzun dayaklarla desteklenmiş arabalar, biçilmiş olan ürünü ekenekten harman yerine taşımada kullanılırdı. Tüm ekinlerin biçim işi bitmiş, imece usulü kullanılan harman yerinde çiftçiler ürünlerini işlemeye başlamışlardı. Altın sarısı buğday taneleri başaklarından ayrılırken, göz kamaştıran güzellikte görüntüler ortaya çıkıyordu.
Tahir Ağa'nın ürünleri diğer çiftçilerin ürün toplamından fazla olduğundan, onlarca kiralanmış çalışanı vardı. Kara Yusuf da bunlardan birisiydi. Tüm ahali harman yerine toplanmış, tek bilek olmuş, bir an önce tahıllarını, yağmur-yaş vurmadan depolara kaldırma çabasındaydı. Tahir Ağa'nın konağı ile harman yeri sınır olduğundan, konak sakinleri hummalı çalışmaları takip ediyor ve zaman zaman çalışmalara katılıyorlardı. Yusuf ve Elif bu durumdan yararlanarak, fırsat buldukça kaçamak buluşmalara başlamışlardı. Her geçen gün genç aşıkların yüreklerindeki sevda ateşini körüklüyor, fakat gelecek korkusu adeta iki sevgiliyi umutsuzluğa sürüklüyor, birbirine olan sevgilerinin büyüklüğünü hatırladıkça, hafif buruk bir tebessümle gülümsüyorlardı.
Gün oldu devran döndü, Emirdağ'ın poyraz rüzgarları ve şiddetli ayazı karlı dağları aşarak koca konağa dayandı. Yusuf ile Elif eskisi kadar sık görüşemiyorlar, sadece ara sıra uzaktan da olsa, gönül gözleriyle birbirine olan sevgilerini işliyorlardı. O sene kış çok zorlu geçti. Emirdağları'nda, adeta soğuğa dağlar bile dayanmakta güçlük çekti. Herkesin gönlünde baharın gelmesini bekleme umudu filizlenmiş, çiğdem çiçeklerin güneşle buluşma anını özlemle bekler olmuşlardı. Sonunda tabiat ana uykusundan uyandı ve Emirbaba'dan Kaza'ya bakan güneş tatlı yüzünü tüm özleyenlere gösterdi. Körpe kuzuların özlemle meleme sesleri, sarı ineklerin danalarını özenle emzirme sahneleri, tarlada ve bahçede yeşilin tüm tonlarının, ruhu okşayan yansımaları, genç aşıkların sevdalarının bir kat daha büyümesine vesile oluyordu.
Tahir Ağa o sene Alıçlı yaylasını yurt tutmuştu. Dağlıç koyunlarının çan sesleri eşliğinde koca sürü yaylaya çıkacak, çörek otlu tulum peyniri keçi derisine basılacak ve tereyağının en hası buz gibi pınarların sularında çalkalanarak ayrıştırılacaktı. Yayla zamanı gelip çatınca konakta bir hizmetli dışında kimse kalmamış ve hepsi yaylanın yolunu tutmuştu. Kara Yusuf bir kez daha ciğerinden yaralanmış, ak benizli sevdalısı Elif'i yaylaya salmıştı. Bizim yaylalarda her ağanın bir yurdu olur ve destursuz kimse kimsenin yurduna giremezdi. Her şeyden önce on koyundan kıymetli davar köpekleri buna izin vermezdi.
Sevdalısını dağlara salan Yusuf, yayla dönüşüne kadar onu göremeyeceğini biliyor ve bulabildiği gündelik işlerle avunmaya çalışıyordu. Baharın ve yazın en güzel günleri yaşanıyor ama Yusuf için bir anlam ifade etmiyordu. Her baktığı yerde biricik sevdalısının flulaşmış hayalini görür gibi oluyor, bir anlık sevinç daha başlamadan ızdıraba dönüşüyordu.
O zamanlar Emirdağ yaylalarına tek ulaşım, taşıt yolu olmadığından dolayı, binek hayvanlarıyla yapılıyor, bu durum aslında çok kısa olan mesafeleri devasalaştırıyordu. Çatallı köyüne kadar vasıta ile gidiliyor, bu köyden sonra ise tüm ağırlıklar, yaylaya binek hayvanlarıyla taşınıyordu. Yaylaların çılgın rüzgarlarına dayanmaya çalışan Aleyçik kamışları, adeta Elif ile Yusuf'un aşklarına ağlayarak gıcılıyorlardı. Yaylada güneş doğmadan uyanan Türkmen kadınları, o daracık çadırlarında, bir taraftan yeni sağarak damda pişirdikleri sütün kaymağını, daha önceden kazada yağ tenekesini ikiye böldürerek yaptırdıkları kaymak tenekesine döküyor, diğer taraftan kalabalık nüfusuna kahvaltılık hazırlamaya çalışıyorlardı. Güneş sıcak yüzünü gösterdi ve Aleyçik'in kapısından içeriye ilk ışıklarını göndermeye başladı. Bu sırada gördüğü kabusun etkisinde kalan Elif, irkilerek uyandı. Sabah ayazında kan ter içinde kalmıştı. Belli ki korkunç bir rüya görmüştü. Elif rüyasında ne gördü, orasını bilmemiz mümkün değil ama sanırım tahmin etmek o kadar da zor olmasa gerek.
Sevdalılar için zaman geçmek bilmiyor, adeta saniyeler bir yıl oluyordu. Günlerce yaralı kalpler kavuşma isteğiyle yandı tutuştu, ama zamansız da hiçbir iş olmuyordu. En sonunda yaylalarda otlar sararmaya başladı. Elif belki de hayatında ilk kez sararan otlara sevinmişti. Dönüş yükleri semiz binek hayvanlarına yüklenmişti. Uzunca bir zahmet sonunda Çatallı köye inildi ve buradan kara taşıtlarıyla Emirdağ merkezdeki konaklarına kavuşacaklardı.
Yusuf yaylacıların geleceğini daha önceden öğrenmişti. O gün gündelik işe gitmedi. Çatallı ve Tez köylerinin Emirdağ girişinde adeta nöbete kaldı. Aslında gözü yola bakıyor ama yoldan geçenleri görmüyordu, sevda ateşiyle adeta yeşil gözlerine mil çekilmişti. Uzunca bir süre bekledikten sonra, uzaktan gelen minibüsü fark etti, araç yaklaştıkça kalbi yerinden fırlayacakmış gibi çarpıyordu. Evet bu o araçtı, Emirdağ'dan giden araç. Tahir Ağa ve ailesini getirecek araç.
Minibüs Yusuf'un yanından süratlice geçti gitti. Yusuf toz bulutundan kimseyi göremedi, minibüsün istikametinin Kacerli'deki Tahir Ağa'nın konağı olduğunu bildiğinden, tüm gücüyle koşarak Keçili Deresi istikametinden Kacerli'ye doğru yol almaya başladı. Uzun bir süre sonunda Yusuf, konağa yaklaşmış ama dizlerinde derman kalmamıştı. Harman yerinde biraz soluklandıktan sonra, gözleri cananını aramaya başladı, ama dışarılarda kimse görünmüyordu. Bir süre orada duraklayan Yusuf, umutsuzluğa kapılıp tuttu evinin yolunu.
Yusuf için zaman geçmek bilmiyordu. Akşam vakti yaklaştığında Kacerli çeşmesi civarına gitmeyi planlıyordu. Yola koyulan Yusuf, çeşme başına yaklaştığında hep aynı bildik manzara, genç kızların tatlı sohbetleri ve gençlerin uzaktan uzağa kızlara ışmar eyleme sahneleri. Yusuf hayal kırıklığına uğramıştı, çünkü Elif çeşme başında yoktu. Umutsuzca beklemeye başladı.
Uzunca bir süre bekleyen Yusuf, tam oradan uzaklaşacağı sırada gözlerine inanamadı. Elif geliyordu. Yaklaştıkça güzel yüzü belirginleşmiş, yayla havası güzel yanaklarının elma gibi kızarmasını sağlamıştı. Sevdalılar birbirlerini görünce gözlerini birbirine kenetlediler. Çeşme başına yanaşan Elif, testisinin dolduğunun farkında bile değildi. Dilleri ile dişlerinin arasında karar verip kavil ettiler, akşama görüşeceklerdi. Karanlık çökmeye başladı ama kör talih, ay gökyüzünde adeta güneş gibi ortalığı aydınlatıyordu. Biraz çekinerek de olsa konağın uzunca avlusunun sonuna yaklaşan Elif, en sonunda Yusuf'una kavuştu. İki sevdalı elele tutuşup masumane bir şekilde hasret giderdiler. Koca bir kış gizli buluşmalarla görüşen sevdalılar, birbirlerine daha sıkı bağlandılar.
Yine yaz geldi, Tahir Ağa bu yıl yaylaya çıkmayacaktı. Harman zamanı hep aynı rutin işler ve dağ gibi büyüyen Yusuf ile Elif'in büyük sevdalarının yansımaları, Emirdağları'na hançer gibi saplanıyordu. O gün hava bulanıktı, Elif'in içi, bilinmeyen bir sebepten daralıyordu. Çok geçmedi Tahir Ağa, karısı İlvanlı Dudu'yu yanına çağırdı. Elif'e talip çıkmıştı. Emirdağ'ın soylu bir ailesi askerden yeni gelen oğullarına Elif'i istiyorlardı. Bu genç, Tahir Ağa'nın asker arkadaşının oğlu Osman'dı. Tahir Ağa söz vermişti bir kere. Kız verilecek. İki soylu sülale hısımlık bağıyla birleşecek ve şanlarına uygun düğün yapılacaktı. İlvanlı Dudu bu duruma çok sevindi. Elif'i yanına çağırarak, hemen müjdeyi verdi. Elif'in başından kaynar sular dökülmüştü. Ya sevdalısı karar verip kavil ettiği Kara Yusuf'a ne olacaktı?
Eski Türkmen geleneklerimizde aşka, sevdaya önem verilmezdi. Hatta genç kızlara duygu ve düşünceleri asla sorulmazdı. Belki de onca güzel örf ve ananelerimiz içinde tek olumsuz olanı buydu ve halkımızın bağrından kopmuş, acıyı mısralara yansıtmış sevda ağıtlarının, türküye dönüşmesinin tek sebebi buydu.
O gece Elif için bir kabustu ve asla sabah olmuyordu. Güzel gözleri uykuya hor bakıyor ve bir an önce yiğidine kara haberi ulaştırmak için parçalanıyordu. Güneş Emirdağları'nı selamlayarak, Kacerli'nin üzerine ateşten perdesini gerdi. Hava öyle bir sıcaktı ki adeta Elif kızın içinin yangını, sevdalı yüreklere kor alev gibi basılıyordu. Elif çaresizdi. Ne yapmalıydı, ne etmeliydi, bilemiyordu. Ölümsüz sevdasını Yusuf'dan başka bileni yoktu. Annesi Dudu'ya durumu söylemek istedi ama yapamadı. Söylese de zaten bir faydası olmayacaktı. İlvanlı Dudu hatırı sayılır bir ağa karısıydı. Hiç kızını bir tırpancıya verir miydi? Ele güne rezil olurdu. Emirdağ'da haysiyeti iki paralık olurdu.
Nice olumsuz aşkların sevdaların yaşandığı Kacerli çeşmesi o gün yine bulanık akıyordu. Bu çeşme ne zaman bulanık aksa, ayrılık rüzgarlarının savurduğu toprak, yaylalarda bu suya karışırdı. Elif ilk kez çeşme başına Yusuf'tan önce gelmişti. Yakışıklı, fidan boylu Türkmen delikanlısı sürmeli Yusuf uzaktan göründü. Elif'ine yaklaştıkça içinin yandığını hissetti. Çeşme başında akşam buluşmaya kavil ettiler. Uzun geçen yaz saatlerinden sonra gün kavuştu, hava yine bulanıktı. Elif konağın avlusundan ağlayarak yaklaştı. Uzunca bir süre hıçkırıklarına engel olamadı. Kara Yusuf dile geldi:
- "Ela gözlü, al yanaklı topacık yarim neyin var?"
Elif olanları ağlayarak anlattı ve şöyle ekledi:
- "Sürmeli yiğidim, aslan yarim, biz ne ettik feleğe, Elif'in yalnız seni sevdi, sadece seni diledi."
Sevdalıların yakarışlarına, gökyüzü dayanamadı ve gürleyerek ayrılık damlalarını, iki aşığın üzerine bıraktı. Gözyaşları ve ayrılık yağmurları birbirine karıştı.
Orada yaşanan olayları sadece Yusuf, Elif ve Allah'tan başka kimse bilmiyor. Bizim bildiğimiz sadece Kara Yusuf'un Elif'e, beraber kaçalım demesi ve Elif'in istemeyerek buna karşı çıkmasıydı. Elif, iyi bir terbiye almış Türkmen kızıydı. Babası Tahir Ağa'nın başını yere eğemezdi. Zaten kaçsalar bile Tahir Ağa bu sevdaya mutlaka engel olurdu. Maalesef hüzünlü bir aşk öyküsü daha, bu şekilde ayrılıkla sonuçlandı. Kara Yusuf ve Elif de gönülden sevip ayrılan diğerleri gibi, sevdalarını kalplerine gömdüler. Ölünceye kadar, silinmeyecek kalplerine kazınmış sevda sızılarıyla yaşamak zorunda kalacaklardı. Elif aynı sene muhteşem bir düğünle içi kan ağlayarak Osman ile evlenmek zorunda kaldı. Kara Yusuf'un en iyi bildiği iş olan tırpancılığa devam ederken, artık "İncecikten bir kar yağmıyordu ve Elif diye tozmuyordu."
Bir zamanlar canına bastığı biricik yari artık ona haramdı. Elif adını ağzına almadan yıllarca ona yaktığı türküleri söyleyecekti. Kara Yusuf'un bahtı da lakabı gibi "Kara" idi. Ekeneklerde ekin biçerken, her tırpan sallayışında aşağıdaki türküyü de ömür boyu yaşlı gözlerle söyledi:
Harmana sererler sarı samanı
Hiç gitmiyor şu dağların dumanı
Gel otur yanıma canım sevdiğim
Ayrılık mı olur harman zamanı
Çeşmenin başına ışmar eyledin
Bir sevgi sevdim de pişman eyledin
Keşke bu sevgiyi sevmez olaydım
Beni anamınan düşman eyledin
Divane mi deli miyim hele ben
Bir yar için dolaşırım çöle ben
Bana sevdiğinden vazgeç diyorlar
Deli gibi sevdim vazgeçemem ben
Gacelli çeşmesi bir ince yoldur
Ela gözlüm de testini doldur
İntizar eyle de kocanı öldür
Öldür kocanı da aleyim seni
Yöre: Afyonkarahisar - Emirdağ
Not: Kaynaklarda farklı farklı sözleriede rastlamak mümkün...
Türkü, Nazım Bursalıoğlu tarafından 01.04.1983'te derlenip; 1990'da TRT'ye verilmiş. TRT Repertuvarında ilk üç kıta verilmekte; derleyen olarak Hüseyin Yaltırık ve Reyhan Altınay gösterilmekte. Rept. No: 4618. Sözleri Halil Bişi tarafından gönderildiği belirtiliyor...
- BİZ - Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır - 30 Ekim 2024 Çarşamba
- BİZİM YUNUS ESKİŞEHİR MİHALIÇÇIKTADIR, AKSİNİ İDDİA EDEN MÜFTERİDİR! - 15 Ekim 2024 Salı
- DÜNYADA EŞİ BENZERİ OLMAYAN ÖRGİN PROJESİ İÇİN PİLOT BÖLGE ESKİŞEHİR OLDU… - 14 Ekim 2024 Pazartesi
- KIZIL GEYİKLERİN YAŞAM ALANINDA, 187 BİN AĞAÇ KATLEDİLDİ Mİ? - 22 Eylül 2024 Pazar
- MADEN ÇIKARACAĞIZ DİYE ORMANI KATLEDİYORLAR! - 22 Eylül 2024 Pazar
- KIRTASİYE, KIRTASİYECİDEN ALINIR... - 7 Eylül 2024 Cumartesi
- ESMİNARDER BAŞKAN ADAYI BEKİR TALAY BEY… - 24 Ağustos 2024 Cumartesi
- B/AĞLAMA... - 17 Temmuz 2024 Çarşamba
- #MİHALIÇÇIK #NARLI, NARLU, NARLUHORTU #TARİHİ… - 6 Temmuz 2024 Cumartesi
- KURBAN... - 15 Haziran 2024 Cumartesi
- HADDİNİZİ AŞMAYIN, TÜRKLÜĞÜMÜZ İLE BOĞDURTMAYIN! - 20 Nisan 2024 Cumartesi
- ÖRGÜTLÜ YALANLARA KARŞI TEŞKİLATLANAN DOĞRULUK! - 9 Nisan 2024 Salı
- BELEDİYE BAŞKAN ADAYLARINI MALVARLIKLARINI AÇIKLAMAYA DAVET EDİYORUM! - 16 Mart 2024 Cumartesi
- Bir kez daha tarihi kayıtlara geçmesi için not düşüyorum... - 16 Mart 2024 Cumartesi
- Erkeğin ‘ADAM’ olduğu yerde… - 9 Mart 2024 Cumartesi
- MALIÇTAN ÇIKAN ŞAMPİYONLAR… - 28 Şubat 2024 Çarşamba
- NEZAKET, ZARAFET HALİT GÜRSOY VE RIDVAN ARAS… - 18 Şubat 2024 Pazar
- Mihalıççık Belediyesi’nin belirlediği maden yükleme alanı ilkokula 100 metre uzaklıkta - 15 Şubat 2024 Perşembe
- KENT MEYDANINA BOZKURT DİKİLSİN... - 12 Şubat 2024 Pazartesi
- MİHALIÇÇIK DAĞCIKÖY VE ÖREN MEVKİİ… - 10 Şubat 2024 Cumartesi
- SİVRİHİSAR KELEMDOLMASI TESCİLLENDİ… - 10 Şubat 2024 Cumartesi
- HIRSIZLAR... - 10 Şubat 2024 Cumartesi
- Plastik kıyamet ve Büyükerşen… - 5 Şubat 2024 Pazartesi
- Hacı Halit Ağa Konağı yıkılıyor… - 5 Şubat 2024 Pazartesi
- Tehlikenin farkında mıyız? - 5 Şubat 2024 Pazartesi
- OEDAŞ’tan cevap var… - 5 Şubat 2024 Pazartesi
- BİZDEN NE KÖY OLUR NE KASABA! - 5 Şubat 2024 Pazartesi
- Sayın Valim, OEDAŞ’tan şikâyet var! - 4 Şubat 2024 Pazar
- İLKELİ VE KARAKTERLİ ADAY! - 4 Şubat 2024 Pazar
- VEKİL SEÇİMLERİ 21 MAYIS’TA… - 4 Şubat 2024 Pazar
- Nefestir anne… - 4 Şubat 2024 Pazar
- TÜRKAV’DAN CUMHUR İTTİFAKINA TAM DESTEK… - 4 Şubat 2024 Pazar
- Matematik şampiyonu Eskişehir’den… - 4 Şubat 2024 Pazar
- Sivrihisar dışına taşmış… - 4 Şubat 2024 Pazar
- MHP’den Cemal Okan Yüksel’e tepki… - 4 Şubat 2024 Pazar
- Nasihatimdir, vasiyetimdir - 4 Şubat 2024 Pazar
- ’KUTU KUTU PENSE’ - 4 Şubat 2024 Pazar
- TABUTÇULUK GELECEĞİN MESLEĞİDİR... - 4 Şubat 2024 Pazar
- BİZDEN NE KÖY OLUR NE KASABA! - 4 Şubat 2024 Pazar
- Gittim ben, sizde gelin çocukluğumuza… - 2 - 25 Ocak 2024 Perşembe
- Gittim ben, sizde gelin çocukluğumuza - 1 - 25 Ocak 2024 Perşembe
- Yaşlanma! - 25 Ocak 2024 Perşembe
- Türk’ün Ergenekon Bayramı ‘Nevruz’ - 25 Ocak 2024 Perşembe
- Şehidimizin nefesi… - 25 Ocak 2024 Perşembe
- Bizde hergün kadınlar günü… - 25 Ocak 2024 Perşembe
- Eskişehir Tuhafiyeciler Odası engelleri kaldırıyor… - 25 Ocak 2024 Perşembe
- Kabalı köyünde neler oluyor! - 25 Ocak 2024 Perşembe
- 14 Şubat 1 gül, 1 yemek, 1 gün, 1 kişi… - 25 Ocak 2024 Perşembe
- 14 Şubat’ta ekonomi canlansın / canlar yanmasın… - 25 Ocak 2024 Perşembe
- (FKÜ) Fenilketonüri, (PKU) nedir hiç duydunuz mu? (1) - 25 Ocak 2024 Perşembe
- Bu operasyon başından sonuna Türkçe… - 25 Ocak 2024 Perşembe
- Gıda dağıtımı bahane... - 25 Ocak 2024 Perşembe
- Haydar Urfalı’ya kulak verin… - 25 Ocak 2024 Perşembe
- DÜNYAYI BU GÜZEL İNSANLAR KURTARACAK… - 25 Ocak 2024 Perşembe
- DÜNYAYI BU GÜZEL İNSANLAR KURTARACAK… - 25 Ocak 2024 Perşembe
- MİHALGAZİ, BÜYÜKŞEHİR, KOCAELİ KAVGASI… - 25 Ocak 2024 Perşembe
- TES’E DİRENİŞ DEVAM EDİYOR… - 25 Ocak 2024 Perşembe
- Aç kapıyı Veysel Efendi ‘Mahmut Hoca’ gidiyor… - 25 Ocak 2024 Perşembe
- Vatan Şairimiz Mehmet Akif Ersoy... - 25 Ocak 2024 Perşembe
- EŞYODER ve güzel yürekli insanlar... - 25 Ocak 2024 Perşembe
- Rektör Naci Gündoğan ve Yunusemre Edebiyat Fakültesi... - 25 Ocak 2024 Perşembe
- Halkın fakirliği bizim fakirliğimizdir… - 25 Ocak 2024 Perşembe
- Kasım ayı enflasyonu ve felaket tellallığı... - 25 Ocak 2024 Perşembe
- ’Black Friday’ nam-ı diğer ‘Kara Cuma’ - 25 Ocak 2024 Perşembe
- HALİT GÜRSOY, KADİR DEMİRÖZ VE SEVGİ YOLU… - 25 Ocak 2024 Perşembe
- Termik santral ve teröristler! - 25 Ocak 2024 Perşembe
- HATIRLAR İNSANOĞLU, UNUTURDA… BU NE BÜYÜK NİMETTİR! - 25 Ocak 2024 Perşembe
- GERÇEK SANDIK, KANDIK! - 25 Ocak 2024 Perşembe
- SAHİBİNDEN SATILIK! - 25 Ocak 2024 Perşembe
- H.Ç MİHALIÇÇIK’IN MHP’YE VERİLMESİNE İLİŞKİN KONUŞMUŞ! - 24 Ocak 2024 Çarşamba
- MHP, AK PARTİ, DSP, CUMHUR İTTİFAKI VE MİHALIÇÇIK-2 - 24 Ocak 2024 Çarşamba
- MHP, AK PARTİ, DSP, CUMHUR İTTİFAKI VE MİHALIÇÇIK - 1 - 24 Ocak 2024 Çarşamba
- ’MALIÇ KİLLİ SABUN’ ÜRETİLDİ... - 9 Aralık 2023 Cumartesi
- TÜRK CİHAN HÂKİMİYETİ MEFKÛRESİ - 1 - 26 Kasım 2023 Pazar
- YUNUSEMRE DİVANININ VATİKAN NÜSHASI… - 26 Kasım 2023 Pazar
- NEDEN CUMHUR İTTİFAKI? DSP GENEL BAŞKANI GEREKÇELERİNİ AÇIKLADI. BAŞKAN İSTİFA EDER Mİ? - 8 Nisan 2023 Cumartesi
- YILAN, ÖFKE VE SEVGİ… - 26 Mart 2023 Pazar
- YUNUSEMRE TREN İSTASYONU... - 26 Mart 2023 Pazar
- ÇOCUK ÜNİVERSİTESİ – 4 (DEPREM) - 26 Mart 2023 Pazar
- ÇOCUK ÜNİVERSİTESİ – 3 - 26 Mart 2023 Pazar
- ÇOCUK ÜNİVERSİTESİ -2 - 26 Mart 2023 Pazar
- ÇOCUK ÜNİVERSİTESİ – 1 - 5 Mart 2023 Pazar
- TAŞLARI BAĞLAMIŞLAR, KÖPEKLER SERBEST! - 5 Mart 2023 Pazar
- SAYIN AKSAKAL 6’LI MASAYI ELEŞTİRİYOR, DSP’Lİ BELEDİYE BAŞKANI CHP İLE FİNK ATIYOR! - 4 Şubat 2023 Cumartesi
- ÇOCUK ÜNİVERSİTESİ -2 - 26 Ocak 2023 Perşembe
- 40 YALAN! - 29 Kasım 2022 Salı
- MİHALIÇÇIKSPOR (FUTBOL) ÜVEY EVLAT MI? - 13 Kasım 2022 Pazar
- O KADIN TSK’YA İFTİRA ATTI!’ - 30 Ekim 2022 Pazar
- BU ÇOCUK BANA FAZLA EŞYAM OLDUĞUNU ÖĞRETTİ! - 3 Eylül 2022 Cumartesi
- 2 EYLÜL ESKİŞEHİR’İN KURTULUŞU… - 2 Eylül 2022 Cuma
- KOCAMAN koltuklara oturan, BÜYÜK yetkilerle donatılan KÜÇÜK adamlara! - 1 - 30 Ağustos 2022 Salı
- (ESKİŞEHİR TANITIM GÜNLERİ.) MİHALIÇÇIK STANDINDA BU KİTAPLAR OLMALIYDI! - 19 Haziran 2022 Pazar
- TÜM ÇOCUKLAR BİZİM VE TAKDİRE DEĞER - 19 Haziran 2022 Pazar
- BİRÇOK İLÇE ÇIRILÇIPLAK! - 18 Haziran 2022 Cumartesi
- KORUCU CAMİ YIKILACAK MI? YAPILACAK MI? - 18 Şubat 2022 Cuma
- Sivrihisar Saat Kulesi Darphane Tarafından 2022’de Basılacak Hatıra Paraları Arasında - 17 Şubat 2022 Perşembe
- BAŞKAN ADAYI MEHMET KARATAY: DEĞİŞİM ŞART! - 14 Ocak 2022 Cuma
- #Gusülhane #Malıç diliyle ’Guslane’ - 2 Ocak 2022 Pazar
- ...BENİM ELLERİM UFAK - 1 Aralık 2021 Çarşamba
- GÜNLÜK OTOPARK ÜCRETİ 25 TL OLUR MU? - 28 Kasım 2021 Pazar
- KALP, YÜREK, GÖNÜL… - 6 Eylül 2021 Pazartesi
- Eğitim Öğretim Başladı… - 6 Eylül 2021 Pazartesi
- KURBAN, BAYRAM, ESNAF VE ÇOCUKLAR… - 18 Temmuz 2021 Pazar
- ABDULLAH BUĞRA KOÇLAR VE SERDAR AKKOÇ… - 13 Temmuz 2021 Salı
- HARMANA SERERLER SARI SAMANI... - 13 Haziran 2021 Pazar
- BAĞLAMA - 1 - 12 Haziran 2021 Cumartesi
- VALLAHİ BUNLAR ŞEHİT… (İKİ ÜLKÜ GÜLÜ) #SelçukDuracık & #HalilEsendağ - 5 Haziran 2021 Cumartesi
- Türk Dil Bayramımız Kut’lu Olsun… - 16 Mayıs 2021 Pazar
- RAMAZAN; #FITRATIN #BAYRAMI… - 13 Mayıs 2021 Perşembe
- AD GÜNÜME DAİR, TEŞEKKÜR BEYANIMDIR… - 24 Nisan 2021 Cumartesi
- SADECE ÖZLERSİN… - 17 Nisan 2021 Cumartesi
- SIPALI GÖRSEL KOMPOZİSYON… - 14 Mart 2021 Pazar
- ÖLÜM YIL DÖNÜMÜ KUTLANIR MI? EY AHALİ! - 2 Ocak 2021 Cumartesi
- ÇÖMLEĞİN ÖYKÜSÜ: MALICIN KINALI ELLERİ (SORKUN) - 5 Aralık 2020 Cumartesi
- KURTLAR VADİSİ, KAŞİF KOZİNOĞLU VE (KAŞİFOĞLU) SEDAT SAVTAK… - 14 Kasım 2020 Cumartesi
- AKYOL KIRAATHANESİ VE DOST GÖNÜLLER... - 8 Kasım 2020 Pazar
- CADILAR BAYRAMI! - 31 Ekim 2020 Cumartesi
- MALIÇ, MİYO’NUN BAHÇE VE AHLAT AĞACI… - 27 Eylül 2020 Pazar
- GÖRÜLEN LÜZUM ÜZERİNE 10. KÖYDEN! - 19 Eylül 2020 Cumartesi
- KÜÇÜK ESNAF VE MAHALLE AVM SAVAŞI! - 22 Ağustos 2020 Cumartesi
- ’SÖZ KÖŞEDE DEĞİL, KÖSEDE’... - 16 Ağustos 2020 Pazar
- ‘GÜNÜ, GÜNEŞTEN ÖNCE DOĞURAN’ ANNELER(İMİZ) - 15 Ağustos 2020 Cumartesi
- BENİM BABAM ADAM GİBİ ADAM (DİYORSAN) LÜTFEN OKU... - 15 Ağustos 2020 Cumartesi
- HANGİSİNİ DAHA İYİ BESLERSENİZ… - 15 Ağustos 2020 Cumartesi
- EMİRDAĞ’DA DEPREM ÜSTÜNE DEPREM – 3 - 8 Ağustos 2020 Cumartesi
- EMİRDAĞ’DA DEPREM ÜSTÜNE DEPREM - 2 - 30 Temmuz 2020 Perşembe
- EMİRDAĞ’DA DEPREM ÜSTÜNE DEPREM - 1 - 27 Temmuz 2020 Pazartesi
- SİZİN HİÇ BABANIZ ÖLDÜ MÜ? - 21 Haziran 2020 Pazar
- Zülfüyâre Dokunacağım çaresi yok! - 14 Haziran 2020 Pazar
- KELEBEK GİBİ UÇAR ARI GİBİ SOKARIM… - 8 Haziran 2020 Pazartesi
- SUYU ŞİFALI(!) TARİHİ(!) KADİR ÇEŞMESİ YIKILDI, YENİSİ YAPILACAK… - 4 Haziran 2020 Perşembe
- BEŞİKTEN MEZARA ’NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE’ - 18 Mayıs 2020 Pazartesi
- HEPİMİZ ENGELLİYİZ… YA SİZ? - 16 Mayıs 2020 Cumartesi
- ABİ CANDIR... - 7 Mayıs 2020 Perşembe
- BU BİR ÇAĞRIDIR! (BİZİM YUNUS DER Kİ!) - 2 Mayıs 2020 Cumartesi
- ‘NASREDDİN HOCA’NIN MEZARI VE DÜNYANIN ORTASINDAN AKŞEHİR’E SESLENİŞ…’ - 28 Nisan 2020 Salı
- EBELER HAFTASI KUTLU OLSUN... (21-28 Nisan Ebeler Haftası) - 25 Nisan 2020 Cumartesi
- Burası MALIÇ, SÜLELER... - 20 Nisan 2020 Pazartesi
- ‘…ve AŞK’ (Yunusemre) - 19 Nisan 2020 Pazar
- ’MALIÇ KİLLİ SABUN’ ÜRETİLDİ... - 18 Nisan 2020 Cumartesi
- MUAMMER KARAMAN KONUŞUYOR! - 24 Mart 2020 Salı
- TÜRK’ÜN ERGENEKON BAYRAMI (NEVRUZ) - 21 Mart 2020 Cumartesi
- 8 MART İŞİN PROTOKOLÜ... - 9 Mart 2020 Pazartesi
- BU ŞEHİR SAHİPSİZ Mİ? ( Eskişehir Gündem ) - 7 Mart 2020 Cumartesi
- CHP ESKİŞEHİR, ÇARŞAF, ANAHTAR VE BLOK LİSTE… - 29 Şubat 2020 Cumartesi
- KUZEY VE GÜNEY… - 6 Ocak 2020 Pazartesi
- ’#DEVRİM’den ’#YERLİOTOMOBİL’e... - 29 Aralık 2019 Pazar
- ABDULLAH BUĞRA KOÇLAR... - 24 Aralık 2019 Salı
- BOZKURT YÜREKLİ ‘ŞÜKRÜ ŞAHİN’ - 15 Ekim 2019 Salı
- TARİH’İ TEKERRÜR DİYE TAR’İF EDİYORLAR... - 15 Ekim 2019 Salı
- BEN TÜRK’ÜM, TÜRK... O HEPİMİZDEN BİR PARÇA... - 9 Ekim 2019 Çarşamba
- FERHAT, KAYS VE DİĞERLERİ… - 6 Ekim 2019 Pazar
- Hadi gelin, sizinle OKUMA yolculuğuna çıkalım! - 16 Eylül 2019 Pazartesi
- KÜÇÜK ESNAFA SAHİP ÇIKILMALI… - 23 Ağustos 2019 Cuma
- BİR KÜLÇE ALTIN, BİR DAMLA SÖZ… - 14 Ağustos 2019 Çarşamba
- BEN ELİMDEN GELENİ YAPACAĞIM... - 3 Ağustos 2019 Cumartesi
- 41. GELENEKSEL MİHALIÇÇIKLILAR GÜNÜ VE KİRAZ FESTİVALİ... - 6 Temmuz 2019 Cumartesi
- KELEBEK GİBİ UÇAR ARI GİBİ SOKARIM… - 8 Haziran 2019 Cumartesi
- SİLAHSIZ 33 ŞEHİT… - 26 Mayıs 2019 Pazar
- BONZAİ İLLETİ... - 30 Nisan 2019 Salı
- ’BİR İNSANIN ANAVATANI ÇOCUKLUĞUDUR’ - 14 Nisan 2019 Pazar
- METRİSTEPE - BU VATAN KİMİN? - 1 Nisan 2019 Pazartesi
- Erkeğin ‘ADAM’ olduğu yerde... - 10 Mart 2019 Pazar
- TÜKETİRKEN TÜKENENLER... - 22 Şubat 2019 Cuma
- FIRAT YILMAZ ÇAKIROĞLU... - 20 Şubat 2019 Çarşamba
- CENGİZ AKYILDIZ’A AĞIT… - 28 Ocak 2019 Pazartesi
- KARA OCAK / KARA YANVAR… - 20 Ocak 2019 Pazar
- AYAZ ATA ve 21 ARALIK NARDUGAN BAYRAMI... - 21 Aralık 2018 Cuma
- AŞKIN LİSANINDA YÜZDÜ YUNUSLAR - 20 Aralık 2018 Perşembe
- ESKİŞEHİR-ALPU-MALIÇ BÖLÜNMÜŞ YOL YAPILIYOR! - 20 Aralık 2018 Perşembe
- BAKKAL DEFTERİ… - 17 Eylül 2018 Pazartesi
- 17 DEĞİL 36 TÜRK DEVLETİ VAR… - 31 Ağustos 2018 Cuma
- ÇAY MI GAZOZ MU? - 16 Ağustos 2018 Perşembe
- YOLU NEDEN UZATTIK BABA? - 16 Ağustos 2018 Perşembe
- NUH’UN GEMİSİDİR TÜRKİYE... - 12 Ağustos 2018 Pazar
- NUH’UN GEMİSİDİR TÜRKİYE... - 12 Ağustos 2018 Pazar
- OP. DR. KAYIHAN ÇAĞLAR ‘NEREDE KALMIŞTIK’ (2) - 18 Mayıs 2018 Cuma
- VEKİL SEÇİMLERİ 21 MAYIS’TA… (1) - 17 Mayıs 2018 Perşembe
- BU DAVAYA YUSUF’TA ŞAHİT, YUSUF’TA ŞEHİD... - 28 Ocak 2018 Pazar
- TÜRKÇE TABELALAR KAYBOLUYOR MU? - 27 Ocak 2018 Cumartesi
- TÜRK MİLLETİ NOEL BABANIN DEĞİL, DEDE KORKUT’UN TORUNLARIDIR... - 31 Aralık 2017 Pazar
- …ve AŞK - 20 Kasım 2017 Pazartesi
- TÜRKİYE’DE VEKİL OLMAK… - 7 Eylül 2017 Perşembe
- Zehra’nın Cahit’i... - 28 Ağustos 2017 Pazartesi
- [ ... KENDİNİ ANLAYACAK BİRİNE İHTİYACI VAR ] - 28 Ağustos 2017 Pazartesi
- İLÇELERDE KÖYLERDE BİR B/AŞKADIR RAMAZAN, B/AŞKADIR BAYRAM... - 25 Haziran 2017 Pazar
- SİYASET SOFRALARI… - 24 Haziran 2017 Cumartesi
- GÜN SAZAK... GÜN BATTI DİYENLER YANILIYOR... - 27 Mayıs 2017 Cumartesi
- SEKEL TÜRKLERİ... - 23 Mayıs 2017 Salı
- BİLGENİN SEVİYESİ... - 20 Mayıs 2017 Cumartesi
- HEPİMİZ ENGELLİYİZ, YA SİZ? - 13 Mayıs 2017 Cumartesi
- SÖZÜMÜZ YUNUS, ÖZÜMÜZ YUNUS OLMALI… - 6 Mayıs 2017 Cumartesi
- HAKİKİ SURVİVOR TÜRKİYE’DE YAŞANIYOR… - 1 Mayıs 2017 Pazartesi
- NEDEN EVET? NEDEN HAYIR? - 15 Nisan 2017 Cumartesi
- Dünya bir ’AYNA’ gibidir... (Siz de ’O’na değer verin...) - 10 Ocak 2017 Salı
- BİR KUR’AN MUCİZESİ ’ARI’NIN GENETİK KODU... - 30 Aralık 2016 Cuma
- ‘MANAV’ DENİNCE... - 29 Aralık 2016 Perşembe
- BU B/AŞKA BİR LİSAN AZİZİM, BİZ SÜKUT LEHÇESİ DİYORUZ... - 26 Eylül 2016 Pazartesi
- İnsan Sevdiğine Götürdüğünü Sayar mı? - 9 Eylül 2016 Cuma
- KÜTAHYA’NIN PINARLARI (DELİ DÜVE) - 4 Eylül 2016 Pazar
- BİR EFSANEDİR SELAMİ VARDAR… - 24 Ağustos 2016 Çarşamba
- BİR ŞEY ANCAK DEĞERİNİ BİLENİN YANINDA KIYMETLİDİR... - 22 Temmuz 2016 Cuma
- Bir şiir ve bir aşk hikâyesi.. - 27 Mayıs 2016 Cuma
- FACEBOOK VE TWİTTER’E ERİŞİM KISITI… - 23 Mart 2016 Çarşamba
- BIRAKIN AY’I ÇANAKKALE’YE AYAK BASIN…/ - 18 Mart 2016 Cuma
- AZRAİL İLE YOLCULUK... - 30 Aralık 2015 Çarşamba
- BİR KERE YÜKSELEN BAYRAK BİR DAHA İNMEZ... - 11 Kasım 2015 Çarşamba
- Allah cc aşkına "TÜRK MİLLETİ" ile dalga geçmeyin... - 8 Ekim 2015 Perşembe
- MÜLTECİLER CADDE VE SOKALARDA ÖLÜM - KALIM MÜCADELESİ VERİYOR... - 4 Ekim 2015 Pazar
- CAN AZERBAYCAN VE ATA TOĞRAĞI LAÇİN…(VUSALE NOVRUZLU) - 17 Mayıs 2015 Pazar
- DÜNYA BÜYÜK BİR BAL DAMLASIDIR... - 22 Mart 2015 Pazar
- Allah (cc) aşkına dürüst olalım... - 27 Ocak 2015 Salı
- MHP TEPEBAŞI’NDA İSA SAĞSÖZ’ÜN ADAYLIĞI DENGELERİ ALT ÜST ETTİ. - 1 Ocak 2015 Perşembe
- O VAV HER ZAMAN YAZILMAZ! - 5 Aralık 2014 Cuma
- BAŞARININ ANAHTARI KISACA "K.A.S." DIR!... - 9 Kasım 2014 Pazar
- Onlar Bu Dilden Anlar !.. - 11 Ekim 2014 Cumartesi
- NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE.../ 30 AĞUSTOS ZAFERİ... - 30 Ağustos 2014 Cumartesi
- HER KAHVE AYNI TADI TAŞIMAZ… - 22 Ağustos 2014 Cuma
- MİHALIÇÇIKTA RAMAZANLAR VE FITRATIN BAYRAMI… - 28 Temmuz 2014 Pazartesi
- GÜL BAHÇESİ... - 20 Temmuz 2014 Pazar
- VALİ KADİR KOÇDEMİR, UNESCO VE GÜRLEYİK..! - 15 Mart 2013 Cuma
- GÜRLEYİK’Lİ ÜNİVERSİTELİLER İLE KAHVALTI NOTLARIM (1) - 15 Şubat 2013 Cuma
- "SAKLIKENT MİHALIÇÇIK VE TARİHÇESİ..." (2) - 11 Şubat 2013 Pazartesi
- “BU EŞSİZ İLÇE, HANGİ İLDEDİR SİZCE?” (SAKLIKENT) (1) - 10 Şubat 2013 Pazar
- Azrail’in Güzelliği (gerçek bir hatıra...) - 17 Ocak 2013 Perşembe
- ESKİŞEHİR OSB, ÇEVREYOLU VE ÇÖZÜLEMEYEN SORUNLARIMIZ - 3 Ocak 2013 Perşembe
- “BİR OLMAK BİRLİK OLMAK…” (Yusuf ÇEVLİK) - 23 Ekim 2012 Salı
- MİHALIÇÇIKTA RAMAZANLAR VE EHLİ SUFFA’DAKİ YER SOFRASI..! - 22 Ağustos 2012 Çarşamba
- 34. MİHALIÇÇIK’LILAR günü ve KİRAZ FESTİVALİNDE BAKIN NELER VAR!!! - 4 Temmuz 2012 Çarşamba
- MHP İL BAŞKANLIĞI SEÇİMİ “BİRLİK VE BERABERLİK” - 1 Haziran 2012 Cuma
- MHP İl Başkanlığı Seçimi Hayri Birdal diyor ki! - 16 Mayıs 2012 Çarşamba
- YUNUS’u ANALIM, ANLAYALIM DÜNYA BİZEDE KALMAZ. - 8 Mayıs 2012 Salı
- "METRİSTEPE" İnönü zaferi... - 29 Mart 2012 Perşembe
- Hedef BİR, Canı AŞK’la verip yüceltmekti HİLALİ.! - 29 Mart 2012 Perşembe
- MİHALIÇÇIK MECLİS TOPLANTISI, MUHALEFET VE KRİPTOLAR.! - 17 Şubat 2012 Cuma
- İKİ DUDAK ARASI DEMOKRASİ… (ERCAN KELLECİ DEMİŞTİK) - 9 Ocak 2012 Pazartesi
- GÖZLERİMDİR KALEMİM..! (Eskişehir Ülkücü İşçiler Derneği) - 24 Aralık 2011 Cumartesi
- Uyu MİHALIÇÇIK Uyu’da BÜYÜ (2) ADULARYA GİDİYOR..! - 9 Aralık 2011 Cuma
- AKP MİHALIÇÇIK İLÇE BAŞKANLIĞI SEÇİMİ VE PERDE ARKASI (1) - 18 Kasım 2011 Cuma
- AKP’NİN HİZMETE MUHALİF OLDUĞU DİK DURUŞLU KÖY! DİKÖZÜ (1) - 28 Ekim 2011 Cuma
- TEĞET GEÇEN İSYAN (YAŞAYAN YÜREKLER..!) - 21 Ekim 2011 Cuma
- MİHALIÇÇIK’TA EKSİK OLAN NE? - 12 Ekim 2011 Çarşamba
- Uyu MİHALIÇÇIK uyu da büyü.! - 24 Eylül 2011 Cumartesi
- "Rahat uyuyun HABUR ÇADIR TİYATROSU İDARECİLERİ.!" - 8 Eylül 2011 Perşembe
- "NE BIÇAKMIŞ ARKADAŞ..!" - 24 Ağustos 2011 Çarşamba
- “Kiraz Festivalini DAVETLİLER İSTİLA ETTİ.!.!” (Mızrak Çuvala Sığmıyor) - 1 Ağustos 2011 Pazartesi
- “Dünya Mihalıççık KİRAZI YİYOR.!” - 1 Ağustos 2011 Pazartesi
- "MİHALIÇÇIK’LILAR günü ve KİRAZ festivali.!" (Sevdamız Mihalıççık) - 1 Ağustos 2011 Pazartesi
- "Bazen yenilgilerdir ZAFERLERİN BÜYÜĞÜ...!" - 5 Temmuz 2011 Salı
- “ Lütfen üfleyerek OKUYUN..!” - 27 Haziran 2011 Pazartesi
- "Mihalıççık EFENDİLERİNİN istekleri..!" - 27 Haziran 2011 Pazartesi
- Akp Mihalıççık İlçe Teşkilatı bu köylere neden gidemiyor? “Görenedir görene. Köre nedir köre ne!.” - 10 Haziran 2011 Cuma
- Mihalıççık’a Hizmet, Nedim Öztürk ve Akp ilçe Başkanına Sorular! (2) - 1 Haziran 2011 Çarşamba
- "Tüm gül(ler) ANNE lere" (Sevelim Sevilelim) - 9 Mayıs 2011 Pazartesi
- "Saklı Kent MİHALIÇÇIK ve Dünyanın EN ŞİFALI SUYU.." - 29 Nisan 2011 Cuma
- “Mihalıççık’lılardan GÖVDE GÖSTERİSİ ve MİYAD..!” - 18 Nisan 2011 Pazartesi
- “Dr.M.Cem Toker!..” ve siyaset analizi...! - 4 Nisan 2011 Pazartesi
- Mihalıççık’a TOKİ konutları geliyor ve Akp İlçe Başkanına Sorular..! (1) - 15 Mart 2011 Salı
- "Şakası Yok Beyler! Söz konusu MİHALIÇÇIK ..!" - 4 Mart 2011 Cuma
- "Ne hınzırlık varsa HASILI KELAM.!" - 23 Şubat 2011 Çarşamba
- "Büyük ve Güçlü MİHALIÇÇIK için el ele..!" - 16 Şubat 2011 Çarşamba
- "Hoş Bulduk GÜNDEM" - 5 Şubat 2011 Cumartesi